Yaklaşık 5 yıl önce tıp ve ekonomi alanında çalışmakta olan bilim insanları yeni bir tanım ile yüz yüze geldiler, Bir zamanlar Latin Amerika'nın en müreffeh ülkesi olan Venezuela'da işler kalıcı olarak değişmişti. Nicolás Maduro tarafından uygulanan politikalar nedeniyle Venezuela'da yaşanan açlık ve vatandaşların ortalama 11 kg kaybetmesi artık Maduro diyeti olarak adlandırılacaktı. * *
Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro |
Venezuela'nın eşi benzeri görülmemiş insani krizi halen derinleşmeye devam ederken, Nicolás Maduro rejimi, siyasi kontrolünü güçlendirmek için halkın yaşadığı zorluklardan bariz bir şekilde yararlanmaya devam ediyor. Maduro rejiminin bu taktiği en son yinelemesi, gıda tedarik programlarını çarpıtmaya, gıdayı Venezüella nüfusunu manipüle etmek ve kontrol etmek için siyasi bir araç olarak etkin bir şekilde kullanmaya özel önem veriyor.
Peki koskocaman bir ülke nasıl bu hale gelebildi?
Kısaca özetlemek gerekirse düşüş 2000'lerin başında Hugo Chavez hükümetinin seçimleri, özel şirketleri, yargıyı ve polisi kontrol altına almaya çalışması ile başladı. Nicolas Maduro'nun iktidara gelmesi ve Venezuela'nın ana gelir kaynağı olan petrol üretimi üzerindeki denetimini sıkılaştırmasıyla düşüş çöküşe evrildi. Yatırımcılar ülkeden kaçarken vasıflı işçiler de göç ettiler. Yaşam standartları düşüşüne hükümetin hamlesi daha fazla para basmak oldu. Sonuç hiperenflasyon bağıra bağıra, davul zurna çalarak geldi. *
1990'lardan bu yana, Hugo Chavez'in Bolivarcı hükümetinin ülkenin o zamanki yüksek petrol karlarını kullanarak ithal gıdaya bel bağlamasıyla, Venezuela'daki gıda üretimi sürekli düştü. 2003 yılında hükümet, bireylere para birimi limitleri koyarak sermaye kaçışını kontrol etmek için döviz prosedürlerini yürütmekle görevli bir para kontrol kurulu olan CADIVI'yı (şimdi CENCOEX) kurdu. Birçok ekonomist ve diğer uzmanlara göre bu tür para kontrolleri ülkede enflasyon ve kıtlık gelişmesine neden oldu. Ancak Venezuela hükümeti, yaşananlardan CIA ve kaçakçıları sorumlu tuttu ve Venezuela'ya karşı "ekonomik savaş" ilan edildiğini açıkladı.
Hugo Chavez hükümeti altında fiyat kontrollerinin ve diğer politikaların yürürlüğe girmesinin ardından Venezuela'da gıda ürünleri ve temel ihtiyaç maddelerinin kıtlığı yaygınlaştı ve hükümetin ülkede bulunan ihracatçılara ait ABD dolarını alıkoyma politikasıyla daha da kötüleşti. Ülkede oluşan ekonomik kriz ve temel ihtiyaç maddelerine ulaşma güçlüğü Güney Amerika'da şimdiye kadar kaydedilen en büyük mülteci krizine yol açtı.
Chavez'in uygulamalarını takip eden Maduro rejimi, tarımsal üretimi baltalayan son derece ideolojik politikaları uygulamaya devam etti ve Hollanda Hastalığı olarak bilinen bir sonuca boyun eğdi. Petrol üretimi, çeşitlendirilmemiş bir ekonomide yerli ürünler yerine daha ucuz ithalata aşırı bağımlılıkla sonuçlanarak diğer sektörleri çökertti. Buna ek olarak, hükümet katı fiyat kontrolleri uygulayarak üreticilere daha fazla zarar verdi ve temel ihtiyaç malzemelerinin temininde zorluklara yol açtı. Rejim, Venezüela ekonomisini bitiren enflasyonu kontrol edemedi. Sonuç olarak, birçok yoksul Venezuelalı artık masaya yemek koymak için CLAP adındaki hükümet yardımlarına bağımlı olarak hayatlarını sürdürüyor. Neredeyse tamamen ithal mallardan oluşan bu teslimatlar, un, pirinç, yağ ve şeker gibi tipik olarak en temel gıda maddelerinden oluşuyor.
Maduro yönetimi krizin boyutunu her zaman reddetti ve koşullar kötüleştikçe Uluslararası Af Örgütü, Birleşmiş Milletler ve diğer gruplardan gelen insani yardımları kabul etmeyi reddetti. Birleşmiş Milletler ve Amerikan Devletleri Örgütü, kıtlığın Venezuela'da gereksiz ölümlere yol açtığını belirtti ve hükümeti insani yardımı kabul etmeye çağırdı. The New York Times, Maduro yönetiminin ve ekonomik sorumsuzluğunun doğrudan gıda kıtlığına neden olduğunu iddia etse de Maduro, ülkenin gıdaya erişim açısından iyi durumda olduğunu belirtti.
E bu işlerin bir sonucu da olacak elbette
Venezuela'nın siyasi ve ekonomik krizi, nüfusunun sağlığına derin ve kalıcı hasar verdi. Gıda krizi ve çökmekte olan bir ekonomi, Venezüellalıları yeme alışkanlıklarını değiştirmeye zorladı; birçoğu halen kilo veriyor ve yetersiz beslenmeyle mücadele ediyor.
Caracas'ın en büyük üç üniversitesi (UCAB, USB ve UCV) tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, gıda krizinde nüfusun yüzde 74,3'ü ortalama 11 kg kilo verdi. Durum o kadar vahim bir hal aldı ki, Venezuelalılar yeme alışkanlıklarını değiştirme şeklini “Maduro diyeti” olarak adlandırdı.
Kıssadan hisse, her nereden bloguma ulaşmış olursanız olun bir ekonomik kriz sizi de vurabilir. Kriz gelmeden önce zor günler için kenara bir miktar para ve emtia ayırmayı ihmal etmeyin. Gün gelir bir gofret karşılığında bir aylık emeğinizi heba etmek zorunda kalabilirsiniz. Kendinize iyi bakın, sağlıcakla.